İşitme kaybı tanısı konulan birçok birey, işitme cihazı kullanımı konusunda kararsızlık yaşar. “Henüz çok gerek yok”, “Kulağım tembelleşir mi?”, “Zaten sesleri duyuyorum, ne gerek var?” gibi düşünceler, cihaz kullanımını geciktiren başlıca sebepler arasında yer alır. Ancak bu bekleyişin zaman içinde işitme sistemine – özellikle de beyne – geri dönüşü olmayan zararlar verebileceği artık bilimsel olarak da netleşmiş durumda.
İşitme Kaybı Nörosensoriyel Bir Süreçtir: Beyin Sessizliğe Alışır
İşitme sistemi sadece kulaktan ibaret değildir; seslerin beyin tarafından algılanması, ayrıştırılması ve anlamlandırılması gerekir. Eğer bir kulak uzun süre uyarı almazsa, o kulağa karşılık gelen işitsel beyin korteksi bölgesi pasifleşir. Buna “işitsel deprive (uyaran yoksunluğu)” denir.
Bu durum zamanla şu sonuçlara yol açabilir:
• Ses duyulsa bile anlama güçlüğü yaşanır
• Dil işleme hızı yavaşlar
• Beyin, kullanılmayan ses frekanslarını “kapatır” ve sinirsel bağlantılar zayıflar
Erken dönemde işitme cihazı ile bu alanlar aktif tutulduğunda, beynin “sesle çalışma alışkanlığı” korunmuş olur. Geç kalındığında ise cihaz takıldığında bile yeterli fayda görülmeyebilir.
“Anlıyorum ama duyamıyorum” Değil, “Duyuyorum ama Anlayamıyorum”
İşitme kaybı olan bireylerin en sık dile getirdiği şikayetlerden biri şudur:
“Ses geliyor ama ne söylendiğini anlamıyorum.”
Bu durumun nedeni, işitme sinyallerinin kalitesinin bozulması ve beynin bu bozuk sinyalleri tanıyamamasıdır. Eğer cihaz kullanılmazsa, bu “anlama zorluğu” zamanla daha da derinleşir. Çünkü beyin sesleri “unutur.”
İşitme Kaybı Tedavi Edilmediğinde Bilişsel Gerileme Riskini Artırır
Yapılan çok sayıda çalışma, işitme kaybının uzun süre tedavi edilmemesinin demans (bunama) ve bilişsel gerileme riskini artırdığını ortaya koymuştur.
Özellikle 60 yaş üstü bireylerde:
• İşitme kaybı olanlarda demans riski 2 ila 5 kat artmaktadır
• Beyin, duyusal uyarılardan mahrum kaldıkça zihinsel yorgunluk oluşur
• Sosyal izolasyon ve depresyon riski de belirgin şekilde yükselir
İşitme cihazı kullanımı ise bu riskleri düşürmekte önemli bir koruyucu faktör olarak kabul edilmektedir.
Kulak “Tembelleşir” mi?
Bu, toplumda sık karşılaşılan bir yanlış inanıştır. Kulak bir kas değildir; dolayısıyla kullanılmadığında zayıflamaz. Ancak işitme sinirinin ve işitsel korteksin uzun süreli sessizliğe maruz kalması, sinirsel uyaranların kalitesini düşürür. Bu durum “tembellik” değil, nörosensoriyel gerileme olarak adlandırılır.
İşitme cihazı takmak, kulakları tembelleştirmek yerine tam aksine, onları aktif tutar ve işitme sisteminin bütünsel işlevselliğini korur.
Erken Müdahale = Daha Yüksek Başarı
İşitme cihazı kullanımında en belirleyici faktörlerden biri zamanlamadır. Erken dönemde başlanan cihaz desteği:
• Beynin ses işlemleme yetisini korur
• Anlama yetisini sabitler ya da iyileştirir
• Sosyal yaşam ve psikolojik dengeyi olumlu etkiler
• Cihazlara adaptasyonu kolaylaştırır
Geç başlanan kullanımda cihazlar fayda sağlayabilir, ancak maksimum etki çoğu zaman elde edilemez. Beynin adaptasyonu yaşa ve bekleme süresine bağlı olarak zayıflar.
Psikososyal Sonuçlar: Yalnızlık, Stres, Güvensizlik
İşitme kaybı tedavi edilmediğinde birey zamanla iletişimden uzaklaşır. Bu da sosyal hayattan geri çekilme, yalnızlık, güven kaybı ve stres gibi psikososyal sorunlara yol açar. Araştırmalar, işitme cihazı kullanımının yalnızca sesleri değil; aynı zamanda kişinin özgüvenini, sosyal katılımını ve ruh sağlığını da olumlu yönde etkilediğini göstermektedir.
İşitme cihazı kullanımı yalnızca daha iyi duymak için değil, beynin, dilin, hafızanın ve sosyal bağların korunması için gereklidir. “Henüz ihtiyacım yok” demek yerine, uzman görüşüyle hareket etmek, işitme kaybının ilerlemesini durdurmanın ve etkilerini azaltmanın en etkili yoludur.